Türkiye’nin kırsal bölgelerinde uzun yıllardır süregelen köy sorunları, özellikle taşımalı eğitim ve göç gibi konular üzerinden tartışılmakta. Bu sorunlar, kırsal kesimdeki sosyal yapıyı zayıflatırken, köylerin hızla boşalmasına ve eğitim imkânlarının azalmasına neden oluyor. Devrim Alkaya Hoca‘nın sosyal medya üzerinden başlattığı tartışmalar ve Yörük kültürüne dair katılımcıların görüşleri, bu soruna farklı bir boyut kazandırıyor. Ancak ortada bir paradoks var: Köyler boşalırken, şenlikler ve festivallerle kültürün yaşatılmaya çalışılması… Peki, köyler yok olurken bu kültürü yaşatmak mümkün mü?
Kırsal bölgelerdeki eğitim sorunları, özellikle taşımalı eğitim sistemiyle daha da belirgin hale gelmiş durumda. Eskiden köylerde bulunan okullar, yerel çocukların eğitim hayatlarını sürdürebildikleri yerlerdi. Ancak taşımalı eğitim sistemiyle, çocuklar köylerinden kasabalardaki okullara gitmek zorunda kaldı ve köy okulları boşaldı. Bugün, bu okullarda eğitim durma noktasına geldi; hatta birçoğu tamamen kapandı. Taşımalı eğitimin başlıca amacı köylerdeki nüfus azalmasını dengelemek olsa da, sonuç olarak köylerdeki yaşamın sona ermesine neden oldu.
Bu soruna dikkat çeken Devrim Hoca, birçok köyde eğitimin adeta yok olduğunu belirtiyor. Ancak bu durum sadece eğitimle sınırlı değil. Köylerin boşalması, o köylerdeki yaşam biçiminin de yok olması anlamına geliyor. Göç, işsizlik ve ilgisizlik gibi etkenler, köylerdeki nüfusun azalmasına ve bakkal, kahvehane gibi sosyal alanların dahi kapanmasına yol açıyor. Emekli Asker Turan Güngör, köylülerin kendi sorunlarına karşı duyarsızlaştığını, hizmet eksikliğine tahammül gösterdiğini ve umutsuz bir kabullenme içine girdiğini vurguluyor. Bu kabullenme hali, köylerin sosyal yapısındaki çözülmenin ne kadar derin olduğunu gösteriyor.
Göç, sadece köylerdeki nüfusun azalmasına neden olmakla kalmıyor; aynı zamanda Yörük kültürü gibi köklü geleneklerin de zayıflamasına yol açıyor. Tarih boyunca dayanışmanın ve birliğin simgesi olan Yörükler, bugün kendi içlerinde bölünmüş ve parçalanmış bir toplum haline gelmiş durumda. Nuri Gökgöz’ün “Yörük ruhu birlik çağrısı” başlığı altında kaleme aldığı yazıda, Yörük topluluklarının bir arada duramamasından ve festivallerde bile eski dayanışma ruhunun eksik olmasından duyduğu üzüntü açıkça ifade ediliyor.
Yörük festivalleri, bir zamanlar bu toplulukların zengin kültürünü yansıtan etkinliklerdi. Bugün ise bu festivaller daha çok gösteriş ve eğlence odaklı organizasyonlar haline gelmiş durumda. Fatma Hanım, festivallerin yalnızca eğlenceye odaklandığını, köylerin ve köylülerin gerçek sorunlarının gündeme getirilmediğini dile getiriyor. Bu da Yörük kültürünün temelini oluşturan dayanışma ve zorluklara karşı birlikte mücadele etme ruhunun kaybolduğunu gösteriyor.
Taşımalı eğitim sisteminin sona erdirilmesi ve köy okullarının yeniden açılması, birçok katılımcının dile getirdiği bir çözüm önerisi. Ancak bu taleplerin gerçekleşmesi için sadece köylülerin değil, aynı zamanda tüm toplumun dayanışma içinde hareket etmesi gerekiyor. Yörük dernekleri, köylerin mahalle statüsünden çıkarılıp tekrar köy olarak tanınması ve kırsal yaşamın canlandırılması konusunda daha fazla sorumluluk almalı. Devrim Hoca, köylülerin kendi sorunlarına sahip çıkmaları gerektiğini belirtirken, Yörük derneklerinin bu sorunları sadece kültürel etkinliklerle değil, aynı zamanda somut çözümlerle de ele alması gerektiğine dikkat çekiyor.
Türkiye’nin kırsal bölgelerindeki köylerin boşalması ve eğitim sistemindeki aksaklıklar, sadece maddi bir kayıp değil, aynı zamanda kültürel bir felaket anlamına geliyor. Yörük festivalleri ve şenlikler, bu kültürün yaşatılması için önemli bir araç olabilir; ancak bu festivallerin içi boşaltılmamalı, gerçek sorunlara dikkat çekilmeli. Yörük ruhu, dayanışmayı ve birlikte hareket etmeyi gerektirir. “Ey Türk, titre ve kendine dön!” ifadesi, bir hatırlatma değil, bir çağrıdır. Ancak bir araya geldiğimizde köylerimize, kültürümüze ve geleceğimize sahip çıkabiliriz. Yörük toplulukları, bu birlik ruhunu yeniden canlandırmalı ve köylerin yok olmasına karşı mücadele etmelidir. Çünkü köklerimize dönmek, yalnızca geçmişimizi değil, aynı zamanda geleceğimizi de kurtarmanın anahtarıdır.
B. R. Terzioğlu
Gireniz FM Sözcüsü
Konuya henüz yorum yapılmadı.